Bala
24 Aralık 2019
Çocuk, yavru, küçük. Bala sözcüğü İzmir, Salihli/Manisa, Polatlı/Ankara, İstanbul, Bursa, Merzi fon/Amasya, Reşadiye/Tokat, Iğdır, Kars, Erciş/Van, Bitlis, Gemerek/Sivas, Kadınhanı /Konya, Adana, Saray/Tekirdağ; yurt dışında Kerkük ve Bulgaristan’da bala sözcüğünün aynı karşılıkta telaffuz edildiği görülmüştür. Bir kısım sözlük yazarları bu sözcüğü Türkçe kökenli olarak aktarrmaktadırlar. Oysa, bala sözünün Sanskritçe kökenli olduğu belirleniyor. Sanskritçede bāla, ‘oğlan çocuğu’ ya da ‘genç’; balyam ya da bālya(n) ise ‘çocukluk’ diye biliniyordu. Aynı dilde Balakah (=oğlan çocuğu) sözü de bilinmektedir. Sanskritçede bālā aynı zamanda ‘kız çocuk’, ‘sevgili’ ve ‘genç kadın’ı belirtmektedir. Munda Dili diyalektlerinde bale şekliyle kullanılmaktadır. Sanskritçe bāla/bālā sözcüğü ülkenin kuzeyine doğru yayılmış; Orta Asya halkları da bu sözü kullanmışlardır. Bu nedenle, ‘çocuk’ karşılığında Kırgızca, Kazakça, Tatarca, Uygurca ve Başkırtça bala sözü telaffuz edilmektedir. Aynı karşılıkta, Özbekler bàlä, Türkmenler çāğa demektedirler. Çağa sözü Elazığ yöresinde yoğun olarak ifade edilmektedir. Azeriler, aynı karşılıkta, uşag sözünü dile getirmektedirler. Uşak sözü yoğun bir şekilde Tunceli coğrafyasında bir kısım aşiret adlarında ve Elazığ’ın Baskil ilçesinde bir kısım yer adlarında görülmektedir. Kudret Emiroğlu, Trabzon-Maçka dolaylarında balak sözünün ‘ayı yavrusu’ karşılığında kullanıldığını aktarmaktadır. Emiroğlu, ayrıca “Maçka’da şişman bebeklere benzetme yoluyla balak denir” açıklamasını yapmaktadır (K. Emiroğlu, “Trabzon-Maçka Etimoloji Sözlüğü”, Ankara 1989, s.51).
Kaşgarlı Mahmud, bala sözünü ‘kuş ve hayvan yavrusu’ diye açıklamaktadır. Kaşgarlı, bala sözünün ayrıca “bir adamın işlerinde – çok kere çiftlik işlerinde- yardımcısı, çırağı” olarak belirtmektedir. Kaşgarlı, balala sözünü ise ‘kuş yavrulamak’ karşılığında aktarmaktadır (Kaşgarlı, DLT: II/274-13; III/91-26, 232-11, 232-14, 232-22). Böylece, Orta Türkçede telaffuz edilen bala sözünün çok önceki yüzyıllarda Hintliler tarafından kullanıldığını belirliyoruz.
Rivayete göre, Erzurum yöresine ait olan bir halk türküsünde, ticaret için Erivan’a giden ve orada genç yaşta vebadan ölerek geri dönmeyen oğlu Mehmet’e annesi tarafından ağıt yakılmıştır. Bu ağıdın nakarat dizesinde anne oğlu için “Şol Revan’da balam kaldı” diyerek figan etmektedir. Osmanlılar döneminde Erivan’a Revan deniliyordu. Ancak, “Kırmızı gül demet demet” başlıklı türkünün neden yakıldığına ilişkin çok farklı anlatımlarla karşılaşmaktayım. Bu nedenle, aktardığım yukarıdaki rivayetin doğruluğundan emin değilim.