Cehennem
2 Ocak 2020
Öldükten sonra cezalandırma yeri. Eski Arapça gahannam, İbranice gēhinnōm ya da gēhinnām sözünden dönüşmüştür. Buna göre, gē Hinnōm sözüne ‘Hinnōm vadisi’ sözü yakıştırılmaktadır. Oysa, bu yer adındaki gē ön ekinin ‘yer’ demek olduğu kanısındayım. İbranicedeki gē, Sumercede ki (=yer) şeklindeydi. Aynı sözcük, Kürtçede ci (=yer) olarak bilinmektedir; bu dildeki cih şekli özgün bir telaffuz değildir. Hinnom’un İbranicede ‘gözyaşı, ağıt’ karşılığında olduğu nakledilmektedir. Yunancada geenna ve Latincede gehenna ‘cehennem’i dile getiriyordu. Tevrat’taki anlatıma uysun diye bu şekilde açıklanmıştır. Halbuki, Tevrat’ta “Hinnom Deresi” diye adından söz edilmektedir. Bu mevki, Kudüs yakınlarında bulunuyordu ve Mōleh tanrısına sunulan çocuklar burada yakılıyordu. Burasının bir Fenike mabet yeri olduğu, fakat İbranilerce mekruh sayıldığı belirlenmektedir. Cehennem sözünün bu İbranice yer adından kaynaklandığını XIII. yüzyıl başlarında 15 ciltlik bir sözlük yazan Camāl al-Din İfriki nakletmektedir. Ifrıki’nin bu görüşü sözlüğünün 14. Cilt 378. sayfasında yer almaktadır. Bununla birlikte, Cihinnam sözünün eski metinlerde ‘çok derin’ karşılığında kullanıldığı söylenmektedir. Tevrat’ın Yeşu bölümünün 15.bapta Yahuda oğullarının mülküne dair bilgiler verilirken 8. Ayetinde şu bilgileri görmekteyiz: “Ve sınır Hinnom oğlu deresinden cenuba doğru Yebusî sırtına (o Yeruşalimdir) yükseliyordu; ve sınır garba doğru Hinnom deresi önünde, şimale doğru Refaim deresinin sonunda olan dağın tepesine yükseliyordu. Ayrıca, Tevrat’ın daha birçok yerinde Hinnom denilen yerden söz edilmektedir. Bir kısım kaynaklar İbranice Hinnom’un ‘gözyaşı’ demek olduğunu öne sürmektedirler. Oysa, bundan emin değilim. Çünkü, çağdaş İbranicede bu sözle karşılaşmadım.
Kur’an’da cehennem yerine Nar (=ateş) sözü kimi yerde geçmektedir: En’am/128; Hût/107; Karia/11 vd. Kimi yerde de Saîr (=yanan ateş), Lezâ (=alevli ateş), Hutame (= yakıcı musibet), Sekar (=kızıl ateş), Cahîm (=şiddetli ateş) ve Hâviya (=Gayya kuyusu) sözleriyle anılmaktadır.
Cehennem tasvirleri birçok inançta ortak motiflere sahiptir. İbranilerdeki cennet cehennem ayrışması ve ceza görme yolunun olması, Zerdüştilerin etkisiyledir. Çünkü, Zerdüştilerde dualist geleneğe göre, suçlu olanların bir köprüden geçerken sınanmasıydı. Çinvat Peretu (=toplayanın köprüsü) denilen köprüden geçerken yalancılar ve günahı olanlar bu dar köprüyü kolaylıkla geçemez ve kayarak uçuruma yuvarlanırlar. Bu uçurumda dev ve cinler bulunmaktadır. Bu yer, Zerdüştilerin cehennem yeridir. Avestada duš (=kötü), Pehlevicede došahu, Ermenilerde dzok ya da dzhokhḱ, Eski Zendcede dōzax ya da duzax, Turfan Pehlevicesinde dwšwx, Farsçada dozax, Osmanlıcada dûzah/dûzeh şekillerinde bilinmektedir. Ayrıca, Kazakçada tozaq, Kırgızcada tozok, Gürcücede jojokheti, Uygurcada dozah, Türkmencede dovzah sözleri ‘cehennem’ karşılığındadır.
Zerdüştilerdeki Çinvat Peretu (=toplayanın köprüsü) uygulamasının Sami halkları da etkilediği anlaşılmaktadır. Özellikle İslamiyetteki Sırat Köprüsü açıklaması, Zerdüştilikten alınmış bir kopya gibidir. Eski Türklerde ‘cehennem’ yerine tamu ya da tamuğ deniliyordu. Bu terim Aryen halklardan Türklere intikal etmişti Sanskritçe támas, Hind-Avrupa Dillerinde tem/temos ‘karanlık’ karşılığındaydı. Aynı karşılıkta Avestada temah, Eski Slav Dillerinde tima şeklindeydi. Tamu sözünün yaygınlaşması Budizmin etkisiyle olmuştur. Moğollar da tamu sözünü telaffuz ediyorlardı. Kaşgarlı Mahmud ve Yusuf Has Hacib, ‘cehennem’ karşılığında tamu sözünü kullanmışlar. Türkçeyle akraba bir kısım Orta Asya Dillerinin lehçelerinde tamı, tamuk, tamuğ gibi sözler ‘cehennem’i ifade ediyor. Yunus Emre’nin “Yedi Tamu dedikleri, katlanmaya bin ahıma/Sekiz uçmak aldatmaya, bunda neye aldanayım” dizelerinde Tamu (=cehennem) ve Uçmak (=cennet) sözleri bulunmaktadır. Uçmak sözü, Soğdca uçmağ (=cennet) sözünden Türkçeye geçmiştir.