Çelebi
3 Ocak 2021
Efendi, kibar, nezaketli, saf, temiz, güvenilir, çilekeş, ince ruhlu. Bugüne dek çelebi sözü hakkında birbirinden farklı açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan birine göre, çelebi sözü Türkçe Çalab (=Tanrı) sözüne istinaden Çalab-î (=Tanrı’ya ait, kendini Tanrı’ya vermiş) sözünden gelmektedir. Oysa Türkçe yazı dilinde XIV. yüzyıldan itibaren Çalab sözünün ‘Tanrı’ karşılığında kullanıldığı görülmektedir. Anadolu öncesi Türkçe kaynaklarda Çalab sözü geçmemektedir. O zamanlar Türkler Tanrı’ya Tengri (<Çince tiān: ‘gök, Tanrı’) diyorlardı. P. Melioranskiy de çelebi sözünün ancak Türk olmayan bir kavimde şekillenmiş olabileceğini öne sürmüştür.
Bir diğer görüşe göre, çelebi sözü Arapça calb (=getirmek, idhâl etmek) yüklemine dayanan calab (=emtia idhâl eden) sözünden kaynaklanmıştır. Bu sözün ‘tacir’ derekesine indirilmesi doğru değildir. V. Simirnov ise çelebi kelimesini Rumca ḥalliepis (=nutuk söyleyen, şarkı okuyan, iyi yazı yazan) sözüne bağlamıştır. Bu sıralanan niteliklere indirgenmesi çelebi sözünün Ön Asya’da kullanılış özüne uygun düşmemiştir.
Nikolay Yakovleviç Marr, Çalab ve çelebî sözlerini Kürtçe ḍeleb (=Allah) ve ḍelebi (=asilzade) sözlerine bağlamaktadır. Bu sözlerin kendi yaşadığı dönemde de Kürtlerde kullanıldığını öne süren Marr, ḍeleb sözünün İranî olmamakla birlikte, Kürtlerin daha önceki dillerinin veya inançlarının bir bakiyesi olabileceğini söylemektedir. Ancak, Marr’ın öne sürdüğü sözlerin Kürtçede yaygın olmadığı görülüyor. W. Barthold, çelebî sözünün Kürt putperestliği dönemiyle ilişkili olup, sonraları Anadolu inançlarını etkileyen bir yönünün mevcut olduğuna atıfta bulunuyor. Barthold, çelebi sözünü İran’da gelişme gösteren Ehl-i Hakk veya Ali-ilāhî adlı Kürt tarikatıyla da ilişkilendirmektedir.
Ahmet Vefik Paşa, çelebi sözü hakkında “okuma yazma bilen, okumuş. Sonradan bu manaya Rumcadan efendi tabiri vaz olundu. Çelebi adam mü’eddeb, mükerrem, nazik. Çelebi lalesi, Çelebi Sultan Mehmet. Çelebiler Mevlevi meşahiyi” diye açıklıyor. Çelebi sözünün Latince caelebs (=tek, tek başına olan, evlenmemiş, bekâr) sözüne bağlanması da yanlış bir tespit olmalıdır. Çünkü bu söz ca ile değil ka ile okunuyor. Böyle olunca da çelebi sözünün telaffuzuna aykırı düşmektedir. Ayrıca, Latincedeki caelebs sözünden çok önceleri çelebi‘nin kullanılmış olduğunu ve Latince bu sözün içeriğinin çelebi sözünün özüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Çelebi sözü önce Türkçe olduğu öne sürülen Çalab (=Tanrı) ile ilişkilendirilerek bu sözün de Süryanice şalip (=haç) sözüne bağlanmasına da katılmıyorum. Arapça şalib/salip ve İbranice ẕĕláb da ‘haç’ karşılığındadır. Çelebi sözünün ‘haç’la ilişkili olmadığını ve Semitik Dillerin konuşulduğu coğrafyaya sonradan geçtiğini sanıyorum. Memlûklarda ‘kâtip’lere çelebi denildiği kimi kaynaklarca belirtilmektedir. Çelebi sözü Arap coğrafyasında farklı karşılıklarda dile getirilmiştir. Söz gelimi Suriye’de ve Mısır’da berberlere calabi veya şalabi denildiğine dair kimi sözlüklerde aktarımlar mevcuttur. Bir kısım Arap bölgelerinde iyi cins hurmaya çelebi denildiği görülmektedir. Sırpça ve Hırvatçada çelebija sözü ‘şık ve zarif adam’ diye biliniyor. Çelebi sözü Balkanlara Osmanlılar aracılığıyla intikal etmiştir.
Çelebi sözü Kürtçede çelewî (=saf, temiz, nefsini ıslah etmiş, veli, evliya, efendi) şekliyle kullanılmaktadır. Bu sözün Kürtçe çelepa (=saf, temiz, beyefendi, güvenilir kimse) ile bağlantılı olduğu kanısındayım. Ayrıca, Kürtçedeki çelewî ve çelepa sözleri Kürtçe çel (=kırk) sayısıyla ilişkilidir. Çelewi (>çelebi), kırk günlük nefsini ıslah etmek sürecinden geçmiş, ruhunu arındırmış, kendini Hakk’a adamış kimsedir. Kırklar, Kırklar Meclisi gibi kavramlar bu açıdan telaffuz edilmiştir. Türkçedeki çile çekmek deyimindeki çile sözcüğü Kürtçe ‘kırk’ karşılığındaki çel veya çil sözcüğüne dayanmaktadır. Çile çekmek deyimi Kürt tasavvufunda kırk günlük nefsi ıslah etme sürecini belirten çıle kışandın (=çile çekmek) deyimine istinat etmektedir.
Mevlānā Celaleddin’in ikinci halifesi ve can yoldaşı Urmiye Kürtlerinden Hüsāmeddin Çelebi idi. Bu zat, Konya’ya gelip yerleşerek Mevlānā’nın yoldaşı olarak 1284’de vefat etmiştir. Âşık Çelebi, Ulu Arif Çelebi, Elvan Çelebi, Ahî Çelebi, Kınalızade Ali Çelebi, Molla Cafer Çelebi, Emîr Çelebi, Gazi Çelebi, Süleyman Çelebi, Hısım Ali Çelebi, Kâtip Çelebi, Mirim Çelebi, Evliya Çelebi, Çelebizade İsmail Asım Efendi, sadrazam Çelebi Mustafa Paşa, padişah I. Mehmed Çelebi gibi birçok ünlü kimse çelebî unvanıyla anılmıştır. Yıldırım Bayezid’in dört oğlu Mustafa, Süleyman, Musa ve İsa, çelebi unvanıyla onurlandırılmıştır. Bektaşiler, Mevlevilere uyarak kendi dini önderlerine çelebi demeyi uygun buldular.