Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Etimolojik Açıdan
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

 

 

Bilal Aksoy

Çelenk

25 Nisan 2020

      Çelenk, İlk Çağda başa takılan halka şeklindeki çiçekli ve yapraklı dal demeti idi. Çelenkler, genellikle kadınların başlarına taktıkları yaprak ve çiçeklerle donatılmış tepelik şekliyle de varlığını devam ettirmiş. Doğum, ölüm, evlenme ve herhangi bir başarı sonucu armağan olarak çelenk verilmesi İlk Çağdan bu yana bilinen bir uygulamadır. Eski Yunanlılar buna stefanos veya stefani diyorlardı. Eski Yunanca stéfani (=başa takılan taç ve benzeri şeyler), stéfanos (=yaprak, çiçek, yeşillik; çelenk, taç), stéfos (taç, çelenk) sözleri Eski Yunanca stéfo (=kuşatmak, çevirmek, sarmak) sözünden kaynaklanmıştır. Bu bağlamda, İstanbul’daki Yeşilköy semtinin eski adı Ayastefanos idi. Hıristiyan azizlerinden Hagia Stephanos (>Aya Stefanos)’un adından gelmektedir. İlk Çağa ilişkin bir kısım tanrı ve tanrıçaların başlarındaki taçlarla resmedildikleri görülmektedir. Büyük İskender zamanında çelenkler, birtakım hizmetlerde bulunanlara veriliyordu.

      Eski Yunanlılardan Eski Romalılara intikal eden çelenk geleneği gereğince Latincede corōna sözü ‘çelenk’ veya ‘taç’ karşılığında ifade edildi. Eski Romalılar çelenkleri Eski Yunanlılarda yaygın olmayan askeri başarılar için ödül olarak veriyorlardı. Orta Yunanistan’da bir kent bir zamanlar Corōnēa adıyla biliniyordu. Eski Yunancada stéfo (çevirmek, kuşatmak, sarmak) sözüne karşılık, Latince corōnare (=etrafını çevirmek, sarmak) sözü de aynı karşılıkta dile getiriliyordu. Bununla birlikte, Latince corōna sözü ‘çelenk takmak, çelenkle süslemek’ karşılığında da ifade ediliyordu.

     Romalılar birçok nedenle çelenk (=corona) takdiminde bulunuyorlardı. Söz gelimi, kuşatılmış olan bir şehrin surlarını aşan ilk askere Corona muralis (=sur çelengi) veriliyordu. Düşman gemisini batıran askere Corona navalis (=deniz çelengi) takdim ediliyordu. Herhangi bir savaşta Romalı bir yurttaşın hayatını kurtaran asker Corona civica (=vatandaşlık çelengi) ile onore ediliyordu. Düşman kuşatmasını yaran bir komutana, Corona obsidionalis (=kuşatma çelengi) ile saygınlık kazandırılıyordu. Latincedeki corona sözü, günümüzde bir kısım Avrupa Dillerinde kullanılmaktadır. İtalyanca, İspanyolca ve Katalanca corona, Fransızca couronne, Romence coroană, Portekiz coroa ve Baskça koro şekliyle dile getirilmektedir. Bu satırları yazdığım esnada Corona virus (>Korona virüs) pandemik salgını nedeniyle evlerimizden sokağa çıkamıyoruz. Salgın nedeniyle, şu ana kadar yeryüzünde on binlerce insan öldü. Söz konusu virüs, laboratuvar ortamında ‘taç veya çelenk’(=corona) şeklinde görüntülendiğinden corona virus adıyla anıldı. 2019 yılının sonbaharından itibaren yayıldığından kısaca “Covit 19” (>Kovit 19) diye ifade edildi. 

      İlk Çağda tanrı veya tanrıçaların çelenkleri farklı bitkilerin ve ağaçların yaprakları ve çiçeklerinden oluşuyordu. Zeus’un çelengi meşe yapraklarındandı. Apollon’unki defne yapraklarından, Dionysos’un asma ve sarmaşık yapraklarından, Demeter’inki başaklardan, Athena’nın zeytin yapraklarından, Afrodit’in mersin yapraklarından, Flora’nınki güllerden, ormanlarda sürüleri ürküten Pan’ınki çamdan yapılıyordu. Su tanrı veya tanrıçalarının çelengi ise kamıştan yapılıyordu. Rahipler, dinsel merasim veya ayinlerde başlarında taçlarla/çelenklerle yer alıyorlardı.

      Osmanlılarda savaşlardaki başarıları için askerlerin geleneğe uygun olarak çelenkle onurlandırılması uygulamaları XVII. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanmış ve yaygınlık kazanmıştır. Bu bağlamda, cenaze merasimlerine çelenk gönderilmesi, yüzlerce yıl aradan sonra cumhuriyet döneminde tekrar görülmeye başlanmıştır.

     Çelenkle ilgili bu tarihsel özetlemeden sonra, çelenk sözünün nereden kaynaklandığına bakalım. Alman Dil bilimci Francis Joseph Steingass (1825-1903), kapsamlı Farsça-İngilizce sözlüğünde çelenk kelimesini Farsça şalang (=at çulu) ile ilişkilendirmiş. Oysa, bunun içeriksel açıdan uygun olmadığı görülmektedir. Farsçada çelenk karşılığında tacgel denilmektedir. Ayrıca, Kürtçede çelenk (=çelenk, çiçek buketi) sözü bulunmakla birlikte, çelenk kelimesinin Kürtçe şalang (=kılıç çiçeği, kuzgun kılıcı otu) sözünden dönüştüğü kanısındayım. Kürtçede çeleng sözünün ise aynı dilde çel (=kırk) ve leng (=ayak) sözcüklerine istinaden ‘cesur, hızlı/çabuk hareket eden, çevik’ karşılığında telaffuz edilmiş olduğunu söyleyebilirim. Bu durumda, Kürtçedeki çelenk (<Kürtçe şalang ‘kır çiçeği) ile çeleng (=çevik, hızlı hareket eden) sözlerini birbirine karıştırmamak gerekir.

    Çelenk sözünün Azericeye de geçtiği görülüyor. Azerice çäläng dışında, diğer Türkçeye yakın dillerde çelenk sözü yer almamaktadır. Bu açıdan, Kazakça gülşenber veya güldeste, Kırgızca gülçambar, Özbekçe gülçämbar, Türkmence güller çemeni veya griyanda ve Uygurca gül çämbar olarak bilinmektedir. Türkmencede güller çemeni sözünün yanı sıra kullanılan girlyanda kelimesi Rusça girl’anda (=çelenk) sözünden alınmadır. Gürcüler de ‘çelenk’ karşılığında girlanda demektedir.