Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Etimolojik Açıdan
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

 

 

Bilal Aksoy

Çene

24 Nisan 2020

     Üzerinde dişlerin sıralandığı altlı üstlü kemik parçası. Farsça çāne (=çene) kelimesinden geldiği belirlenmektedir. Bu sözcük Yunanca genus (=çene) ile birlikte Avestaca zanu sözcüğünden kaynaklanmıştır. Ermenicede cnaut şekliyle mevcuttur. Latince genae (=yanak, yüz) ve Gotça kinnus (=yanak, yan, yüz), Eski İrlanda Dilinde kinn (=çene) ve Kürtçe çene şekliyle biliniyor. ‘Çene’ye Türkmenler enek, Uygurlar inek, Kazaklar, Özbekler ve Tatarlar iyek, Kırgızlar ek, Azeriler çene diyorlar. Farsçaya en yakın dillerden olan Tacikçede ‘çene’ karşılığında çona sözü kullanılmaktadır. Türkçede çene çalmak, çene yarıştırmak, çene yormak, çenesi durmamak, çenesi açılmak, çenesi düşmek, çeneye kuvvet ve benzeri deyimler ifade edilmektedir. Bu deyimler, genellikle gereğinden fazla konuşmaya veya gevezeliğe işaret etmektedir. Farsça çane-zeden (=pazarlık yapan) ve çāne-bāz (=çene oynatan; çok konuşan, boş konuşan) sözleri bulunmaktadır. Farsça çāne-bāz sözü, Türkçede çenebaz şekliyle ifade edilmektedir. Gevezeliğin bu denli yaygın olduğu bir toplumda, atasözleri yerinde frenlemeler yapmıştır: “çok konuşan çok yanılır” ve “çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz” gibi.