Dağ
17 Kasım 2021
DAĞ (I). Yeryüzünün yüksek kesimleri. Kaşgarlı’nın sözlüğünde tag veya tağ şekliyle yer alıyor. Orta Çağda Türkçede bu şekillerin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kıpçakça ṭaġ, Kazakça, Başkırtça ve Tatarca tav veya tay, Uygurca tağ, Özbekçe tàğ, Türkmence ve Azerice dāğ. Ural-Altay Dağları adındaki Altay, ‘kızıl dağ’ demektir. Kimi kaynaklarda bazı Çin Dillerinde tai, Sanskritçe ta ve Babilce tahv şekillerine yer verilmektedir.
DAĞ (II). Damga, kızgın bir demirle vücuda uygulanan tedavi şekli. Aynı karşılıktaki Farsça ve Kürtçe dağ sözünden. Tedavi için vücuda kızgın demirle uygulanan yakı. Bu işleme damga da denilmektedir. Dağ kelimesi mecazen; sıkıntı, dert, bela, hastalık diye biliniyor. Farsça dāg (=yakı) sözünden geldiği sanılıyor. Ayrıca, Farsça dāg rehten (=damgalamak, yakı yapmak) sözü de telaffuz ediliyor. Buna rağmen Kaşgarlı Mahmud, dağ kelimesinin İranlılarca Türklerden alındığını öne sürmüştür. Kaşgarlı’ya göre bunun nedeni Farslarda, Türklerde olduğu kadar sürülerin bulunmayışıdır. Öyle anlaşılıyor ki, Kaşgarlı bu görüşünü sehven yazmıştır. Çünkü, başta Kürtler ve mücavir bir kısım diğer küçük kabilelerde sürü bakıcılığı yaygındı. O nedenle, Kürtlerde herhangi bir kızgınlık anında “te dağ dıkım” (=seni dağlarım) sözü, kimi zaman bir tehdit olarak dile getiriliyordu. Kürtçe dağ (=yakı) sözü Türkçede de aynı şekilde dile getiriliyor. Bu bağlamda, dil bilimci Clauson, dağ kelimesinin Farsçadan intikal ettiğini savunmuştur. Orta İran Dillerinden Partça ve Pehlevicede dāg (=yakı) sözü kullanılıyordu. Farsçada dāgdar (=yanık; kederli, dertli) sözü de telaffuz ediliyor.