Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Etimolojik Açıdan
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

 

 

Bilal Aksoy

Dem

9 Şubat 2021

     Vakit, zaman, devir, dönem, çağ, an; soluk, nefes, içecek. Arapça dem/dam (=kan) sözcüğü ile karıştırılmamalı. Kürtçe dem (=vakit, zaman, an, hoşsohbet) sözcüğünden Türkçeye intikal etmiş. Farsça dem (=nefes, soluk; ah, ah çekmek; ağız; vakit, zaman; şiir vezni) sözüyle bağlantılıdır. Eski Farsça dham-, dhámiti (=nefes, solumak), Pehlevice ve Beluçça dam diye biliniyor. Deylemice dem/e (=zaman, vakit) şekli dile getirilmektedir. Almanca Atem, Flemenkçe adem sözcükleri de ‘nefes’ karşılığındadır. Dem sözcüğü Türkçe eksenli bir kısım Asya dillerine de intikal etmiş. TürkmenceKırgızca ve Kazakçada dem sözcüğü dile getiriliyor. Kürtçe ile  Zazaca/Deylemicede ‘bir içeceğin veya yiyeceğin kıvamında olması’ karşılığında da dem sözcüğü kullanılıyor: çayın demi gibi. Demini bulmak deyimi o nedenle telaffuz ediliyor. Çay için söylenen dem kelimesi Türkçeye yakın dillerde de yer etmiş. Bu sözcüğün ‘tat’ karşılığındaki Kürtçe tam olduğu kanısındayım. Bu bağlamda Türkmence ve Kırgızca dem, Kazakça ve Azerice däm; Uygurca, Tatarca ve Başkırtça täm ‘dem, kıvam, tat <tad)’ karşılığındadır.

    Türkçede dem çekmek, dem vurmak, dem tutmak gibi deyimler ifade ediliyor. “Kırmızı gül her dem olmaz/ Yaralara merhem olmaz” (Halk ezgisinden, kaynak: Muharrem Akkuş, Erzurum yöresi). “Demê demê demê çı ḥweşe demê/ Werın hevra bıgrın, em eşḳ û semê” (Anonim, Yukarı Fırat bölgesi).