Ezan
16 Eylül 2019
Müslümanları beş vakit namaza çağırmak için müezzinin minareden yüksek sesle yaptığı çağrı. Ezan, ‘kulağa seslenmek ya da bir sese kulak vermek’ diye anlaşılmıştır. Bu nedenle, ezan sözcüğü Akadca uznum (=kulak) sözcüğünden gelmektedir. İbranicede ozen, ‘kulak’ demektir. Arapça ve Aramice uḏn (=uzn:’kulak’) sözcükleri, Akkad uznum’dan gelmektedir. Günümüzde kullandığımız ezan sözcüğü İbranice ozen (=kulak) şeklinden dönüşmüştür. Baş parmakların kulaklara götürülerek okunması, ezan (=kulak) sözcüğünün karşılığına uygun düşmektedir.
Ezan, tarihte çok önceleri belirli bir makamda okunmamıştır. Önceleri Mekke’de çok farklı makamlarla ezan okunmuştur. Hanbeli mezhebinde olanlar ezanın makamla okunmasını yasaklamışlardı. Sunnî Müslümanlar ezanı 7 cümleyle okurken, Şi’î Müslümanlar söz konusu ezanı 8 cümleyle okumaktadırlar. Buna göre, Sunnî Müslüman ezanındaki 5. ve 6. cümlelerinin arasındaki “hayya ֫alā ḥayri ᾿l- ֫amal” (işlerin en hayırlısına geliniz) cümlesi, Şiî Müslümanlığının ezandaki farklılığını belirtmiştir. Oysa, Şiî kaynakları, kendilerine özgü sayılan ezandaki cümlenin başlangıçtan beri var olduğunu; ancak, II. halife Ömer’in Müslümanların kendilerini namaza verip, savaşmayı terk edecekleri endişesiyle bu cümleyi ezan metninden çıkardığını açıklamaktadırlar. Bununla birlikte, Makrizi tarih boyunca ezanın cümlelerinde yapılmış olan değişikliklere dair bilgiler vermektedir (Makrizi, “al-Mavā’iẓ va’l-itibar fi ẕikr al-ḫitat va’l-֫āṣār”, II, Kahire 1324-1326, s. 269 vd).
Eski Mısır’da Firavun Ahenaton, tanrı Amon’a olan itikatını bırakıp tanrı Aton’a (Güneş tanrısına) tapmaya başlamış. Ahenaton, Güneş tanrısı Aton için bir de şiir yazmıştı. Bu şiir ilahi şeklinde icra ediliyordu. Eski Mısır’ın ezanı sayılan bu ilahinin ilk kısmı şu cümlelerden oluşuyordu: “Tanrı uludur; birdir, tektir/Ondan başkası yoktur. /Bir tanedir, /O’dur her varlığı yaratan/Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh…/Ta başlangıçta vardı Tanrı, (…)” Bir kısım kaynaklar bu ilahiyi/ezanı yazan Firavun Ahenaton’un Hz. Musa olduğunu aktarmaktadırlar. Ancak, bu iddianın doğruluğundan emin değilim. “Müslüman ezanı, hiçbir araç ve ürkütücü ses tonu kullanılmaksızın doğal insan sesiyle ve kulağa hoş gelebilecek bir nidayla terennüm edilmelidir.” (Bkz. Bilal Aksoy, “Bilal Adının Kökeni ve Bilal-i Habeşi Üzerine”. www.bilalaksoy.com/bilal-adinin-kokeni