Falaka
24 Eylül 2019
Bir cezalandırma şekli. Bu uygulamaya göre, iki ucuna ip bağlanan bir ağaç işkence edilecek şahsın ayak bileklerine geçirilip iplerle sıkıştırılıyor. Böylece ayak bileklerinden yukarıya/yükseğe birkaç kişi tarafından kaldırılarak, ayak tabanları sopayla dövülüyor. Sopaların kızılcık ağacından olması tercih ediliyordu. Bizim coğrafyamızda da maalesef kimi zamanlar bu cezalandırma yoluna gidilmiştir.
Falaka kelimesi bana öyle geliyor ki, kadim halkların dillerindeki birtakım kök sözcüklerle bağlantılıdır. Belki, söz konusu kadim devletlerden bir kısmı, bu cezalandırma yoluna gitmemiş olabilirler. Oysa, bu eski dillerdeki söz ya da sözcükler falaka kelimesinin kullanımına yol açmıştır. Bu cümleden olarak, Sumerce bal (=cezalandırmak), ĝeš bala (= ağaç balta), bala (=döndürmek) ve ĝešbalak (=dingil, iğ) sözleriyle yakın bir benzeşim mevcuttur. Sumerce bala sözcüğü ‘yüksek’ karşılığında da kullanılmıştır. Sumerlilerde iki tekerleği birbirine bağlayan ağaçtan yapılan düzeneğe ĝešbal denilmiş.
Falaka kelimesi, Akadca palāqu (=ayırmak, yarmak, kesmek, bölmek; mecazen öldürmek, katletmek, kılıçtan geçirmek) ve pilakku (=balta) sözleriyle ilişkilidir. Akadca pilakku’nun da Sumerce balag kelimesine dayanmış olması olasıdır. Buna mukabil, Sanskritçe phalaka (=tahta, tahta sıra), Tamilce palakai (=kalın tahta) sözleri de falaka kelimesiyle bağlantılıdır. Falaka sözü Arapça falaḳ (=tomruk; sabah aydınlığı) sözüyle bağlantılıdır.
Eski Yunanca phalanks/phalaggos (=kalın sopa), falanks (=savaş düzeni) sözlerinin Arapçadan intikal ettiğine dair görüşler öne sürülmektedir. Oysa, Eski Yunancadaki bu sözlerin İbranice ya da Aramice gibi dillerden geçmiş olması mümkündür.