Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Etimolojik Açıdan
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

 

 

Bilal Aksoy

Farfara

22 Ocak 2020

     Ağzı kalabalık, lafazan, şamatacı. Yunanca perperos (=lafazan, geveze) sözünden dönüşen Arapça ferfere’den Türkçeye geçtiği sanılmaktadır. Türkçede farfara şeklinde telaffuz edilmektedir. Farfara sözü Türkçede birçok karşılıkta kullanılmaktadır: ‘zevzek, dilbaz, geveze, boşboğaz, laf ebesi, palavracı’ gibi. Eski Yunanca perperos (değeri ve ciddiyeti olmayan, boş ve hafif sayılan) sözüne dayanmaktadır.

     Farfara, İtalyanca farfalla (=kelebek) sözüyle de benzerlik taşımaktadır. Bedros Keresteciyan da bu benzer kelimeyi aktarmış; fakat, içeriksel bir yakınlığın üzerinde durmamıştır (Bedros Kerestedjian, “Matériaux Pour un Dictionnaire Étymologique de la Langue Turque”, Amsterdam 1971, s.243). Bana öyle geliyor ki, kelebeğin kanatları nasıl sürekli açılıp kapanıyorsa; devamlı boş konuşan insanlar için de İtalyanca farfalla’dan dolayı farfara denilmiş olabilir. Bu takdirde, Eski Yunanca perperos ile ipler kopmaz. Çünkü, perperos’un bir karşılığı da ‘hafif’ ve bir başkası kelebeğin kanatları gibi sürekli ağzı açılıp kapanan ‘geveze’ demektir. Öyleyse, perperos, ferfere, farfalla ve farfara sözlerinin ortak bir maziye sahip olduklarını söyleyebiliriz. Ayrıca, Anadolu’da bir kısım yörelerde gereksiz çok konuşanlar için ‘pabuç ağızlı’ deyimi ifade edilmektedir. Bu deyim, Farsça pa-puş (=ayak örten) sözünden gelen Türkçedeki papuç sözüyle ilişkili olmayabilir. ‘Kelebek’ karşılığındaki Rusça babocka ve Tacikçe babocka sözlerinden kaynaklanmış olması mümkündür.  Bu bağlamda, Adana’nın Kozan ilçesinin bir kısım köylerinde kullanılan pappi (=kelebek) sözü Fransızcadaki papillon (=kelebek) ile benzeşmektedir. Rize’nin Çayeli ilçesine bağlı Limanköy dolaylarında farfatara (=kelebek) sözü telaffuz edilmektedir. Çorum havalisinde ‘savurgan/tutumsuz’ kimselere farfarı denilmektedir. Bununla birlikte, Gaziantep ve mücavir yerlerde ‘herhangi bir yerde yerleşip oturamayanlar’için de farfarı kelimesi kullanılmaktadır. Ankara ve yakın çevresinde ‘palavra’ karşılığında farfara denildiğini gözlemliyoruz.

     Anreas Tietze, Yunanca farfaras (=geveze) şeklinden söz etmektedir (A. Tietze, TETTL, II/33). Buna karşın, Nikolaos P. Andriotis, Yunancadaki farfara şeklinin Türkçeden alınmış olduğunu ifade etmektedir (Nikolaos P. Andriotis, “Etymologiko Lexiko tēs koinēs neoellēnikēs”. Tride ekdosē, Thessalonikē 1983, s.397). Buna rağmen farfara sözünün Eski Yunanca perperos’a dayanmış olduğu göz ardı edilemez.  

     Anadolu’da farfara sözü, farklı telaffuzlarla dile getirilmektedir. Ankara’nın taverna müziğindeki sirtaki benzeri figürleriyle algıladığım bir oyun havası “oy farfara farfara/ateş düştü şalvara” sözleriyle başlamaktadır. Farfara sözü bir kısım ağızlarda varvara, vırvır, bırbır ve dırdır olarak da dile getirilmektedir. İsmet Zeki Eyuboğlu’nun aktardığı yukarıda değindiğimiz Ankara’da yaygın olarak terennüm edilen türkünün Karadeniz versiyonunun sözleri aynı; fakat, farfara kelimesi varvara şekliyle belirtilmiştir (İ.Z. Eyuboğlu, TDES, Sosyal Yay., 4.bs., İstanbul Mayıs 2004, s.257). Aşık Veysel Şatıroğlu’nun şu sözlerinde de varvara şekliyle karşılaşmaktayız: “Şu alemi yaratan bir/Odur külli şeye kadir/Alevilik Sünnilik nedir/Menfaattır varvarası”.