Fatih
28 Ocak 2020
Akadca pētum (=kapıcı) sözünden kaynaklanmaktadır. Pētum aynı zamanda Akadcada ‘açmak’ fiilini ifade etmektedir. Sumerce bad (=açmak), Akadca pēt (=kapı) sözcüğüne yol açmış olmalıdır. Akadca bābum (=kapı), Arapçada bâb (=kapı) şekliyle devam etmiştir. Bab, Babil (=Tanrı kapısı), Bâb–ı Âli (=yüce kapı), bâb-ı hükûmet (=hükûmet kapısı), bâb-ı irtişâ (rüşvet kapısı), bâb-ı kebîr (=büyük kapı) örneklerinde olduğu üzere günümüze gelmiştir. Bu nedenle, Akadcada hem pēt sözcüğü hem de bābum sözü ‘kapı’ karşılığında bilinmektedir.
Akadca pēt (=kapı) sözcüğü zamanla Arapçada fetḥ şekline dönüşmüş ve ‘açma, açılma’ karşılığında da kullanılmıştır. Buradan hareketle Fatih, ‘kapıda durup gelene geçene kapıyı açan; kapıcı’ karşılığında bilinmiştir. Çok sonraları, bir kentin kapılarını tutup kendi taraftarlarına ya da silahlı birliklerine açan kimseye – yani kapıcıya- fatih denilmiştir. Feth sözcüğünden Fettah adı da ‘kapıları açan’ demektir. İstanbul’un Bizans’tan Osmanlıya el değiştirmesini sağlayan II. Mehmet, İstanbul’un kapılarını taraftarlarına açtırdığı için ‘kapıyı açan; kapıcı’ karşılığında Fatih lakabıyla anılmıştır. Farsçada da aynı şekilde kullanılan Fatih sözü Azerice fāteh, Uygurca päth kilğuçi şeklinde telaffuz edilmektedir. Zamanla fatih sözü ‘bir yeri fetheden, ele geçiren’ karşılığında yaygınlaşmıştır.