Halı
26 Nisan 2021
Duvara gerilen, yere ve mobilya üzerine serilen genellikle yünden dokunan kısa ve sık tüylü, nakışlı veya düz kalın yaygı. El tezgâhlarında veya son yıllarda daha çok fabrikalarda dokunmaktadır. Tarihte halı karşılığında birçok söz kullanılmıştır. Halı kelimesi ḳali, ḥali, ġali gibi farklı şekilleriyle ifade edilmiştir. Ermeniler tarafından Erzurum kentinde Orta Çağda dokunan halılar nedeniyle halı kelimesinin Erzurum’un bir zamanlar taşıdığı Ḳaliḳala adına istinaden ḳali şeklinde ifade edildiği sanılmaktadır. Ünlü tarihçi Yakut-i Hamevi de halı kelimesinin Ḳaliḳala (Erzurum) adından kalma olduğu görüşünü paylaşmaktadır. Halı sözcüğü de ḳali kelimesinden dönüşmüştür. Ünlü gezgin Marco Polo, Ermeniye halılarından söz ederken Ḳaliḳala (Erzurum) yöresinde dokunan ve kirmiz denilen kırmızı rengin baskın renk oluşunu da aktarmaktadır. Evliya Çelebi de Ḳaliḳala (Erzurum) çevresinde dokunan halılardan bahsetmektedir. Daha önceleri X. Yüzyılda Dvin şehrinde Şadi Kürtleri halı dokuyorlardı. Tarihçi Makrizî, Fatımilerin ışığın gelişine göre renk değiştiren halılarıyla ilgili açıklamalarda bulunuyor. İtalyan seyyah Barbaro, Tebriz halılarıyla ilgili bilgi vermektedir. Ancak, halı dokumanın Sasaniler döneminde yoğunlaştığı dikkati çekmektedir. Bahar-ı Husrev denilen ünlü Sasani halıları mevcuttu. 1689 tarihli Kürt halıları örnekleriyle Washington’da Myers denilen koleksiyonda sergilenmektedir. Bir dönem Ermeni halı dokuyucuları tarafından dokunan ejderha desenli halılar gün ışığına çıkarılmıştır.
Taki-i Bustan’daki Sasani kabartmalarında bir gümüş tas üzerinde görülen halı desenleri, Herzfeld tarafından ilmikli halıya örnek gösterilmiştir. Bununla birlikte MÖ. 1400’lerde Mısır’da halı dokunduğuna dair malumatlar görülüyor. İlk Çağ tarihçileri Medlerin dokuduğu halı çeşitlerine değinmektedirler. Pers kralı Kurêş (Eski Yunanca Kyros, Eski Farsça Kuraş), halı dokuma işletmeleri sahibi olarak naklediliyor. Le Coḳ, Kızıl denilen Şarki Türkistan’da halı dokumacılığından söz etmektedir ki, bu halıların İran ülkesinden öğrenilerek uygulandığı sanılmaktadır. Tarihçi Mesudî’ye göre Abbasi saraylarında Farsça yazılı İran halıları bulunuyordu. Bu halılar Sasanilerin altı sırma ile işlenmiş ve mücevherlerle süslenerek bezenmiş halılarına benziyordu. Sasanilerin son dönemlerinde üzerinde fil, at, deve, arslan, kuş ve kadeh bulunan halıların bulunduğu belirleniyor. Öte yanda, bir çeşit halı sayılan cacim, gilim gibi İranî isimler Türklerce kilim ve cicim şekliyle ifade edildi. Kürtçede cacım (=işlemeli kilim) diye biliniyor.
Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünde, halı veya kalı sözleri yer almamaktadır. Kaşgarlı, ‘yaygı, halı, kilim gibi şeyler’ karşılığında kiwiz demektedir. Ermeliler ‘halı’ya gorg derken Gürcüler haliça ve Arnavutlar hallia, hali ve tapi demektedirler. Kıpçakçadaki ḥalı sözü Farsça ḳali (=kilim, halı, keçe) kelimesinden alınmıştır. Farsçada karşılaşılan kālā (=kumaş) sözcüğünün ḳalı (=halı) ile etimolojik açıdan ortak kökeni olabilir. Yunanca ‘halı’ karşılığında kullanılan tapetas sözü yanında ḥali sözü Farsça kali’den alınmış olmalıdır. Bununla birlikte halı sözünün kaynaklandığı Erzurum’un eski adlarından olan Ḳaliḳala adındaki kali ön ekinin Eski Yunanca kalos (=güzel) sözüyle bağlantılı olarak Rumca ḳali (=güzel) kelimesine dayanmış olması mümkündür. Bu bağlamda, Ḳalikala adı ‘güzel kale’ karşılığında ifade edilmiş olmalıdır.