Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Etimolojik Açıdan
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

 

 

Bilal Aksoy

Han

2 Nisan 2020

     HAN (I)  Asya toplumlarının birçoğunda ‘hükümdar’ı ifade eden bir unvan adı. Çin nüfusunun en büyük etnik kesimini oluşturan (%90’ını aşkın) halka Han halkı denilmektedir. Bu halk tarihte Han Hanedanlığını oluşturmuştu ve bu adla da biliniyor. Han kelimesi Eski Çince hàn (=hükümdar) sözünden kaynaklanmaktadır. Bir kısım Türk boyları, bu unvanı Çinlilerden aldılar. Türk boylarını egemenlikleri altına alan Siyenpi Çin hükümdarları döneminde (216-304), Siyenpi hükümdarı Lie-Vi (Çince), kağan unvanıyla anılıyordu. Bu tarihsel süreçte Çinlilerin hàn ve kè-hán unvanları, komşuları tarafından da kullanılmaya başlandı. O nedenle, zamanla Tukyu ve Uygurlarda da han unvanı kullanıldı. Çinliler kendi dillerine Hàn Yū (=Çince), kendi alfabesine hàn zi, kendi uluslarına hàn zú ve Sinolojiye Hàn xué demektedirler. 

   Han unvanını Hun’larla ilişkilendirmenin doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü, Hunlar Han ya da Kağan unvanlarını kullanmıyorlardı. Kimi kaynaklara göre, Hunlar bu unvanların yerine Yabgu sözünü dile getiriyorlardı. Çince kè hán (=kağan, hakan) sözü aynı dilde kă gēn şekliyle de kullanılmaktadır. Tarihte, Cengiz Han, Kubilay Han, Abaka Han, Berke Han, Şah Ruh Han, Emanullah Han, Eyup Han gibi birçok ünlü Han soyadlı ve unvanlı hükümdar ya da devlet adamları bulunmaktadır.

     Karahanlıların hükümdarları da han unvanını tercih ettiler. Ünlü Karahanlı hükümdarı Abdulkerim Satuk Bugra Han başlıca örnektir. Safevi devletinin taşra yöneticilerine ‘bey’ ya da ‘paşa’ karşılığında Han deniliyordu. Çince kökenli olan han sözü Korece ve Japoncada kan, Tamilcede kān, Macarcada kán (çoğulu kánok) şekilleriyle telaffuz ediliyordu. Bu sözler de ‘han, hakan ve kağan’ karşılığındadır. Farsça ve Türkmence hān, Moğolca ve Kırgızca han; Rusça, Belarusça, Azerice, Kazakça, Başkırtça, Tatarca, Ermenice, Urduca ve Uygurca ḥan, Hintçe ve Bengalce ḥāna olarak ifade edilmektedir.

       B.J. Ramstedt, kan sözünü Korece kwan ve Çince kuan sözleriyle ilişkilendirmektedir. Türklerde ‘hükümdar’ karşılığında genellikle İlig sözü telaffuz ediliyordu. Zamanla Çinlilerden alınan han unvanı da İlig sözüne eklenerek, Uygurlarda ve Karahanlılarda bir dönem İlig Han (=hükümdar) unvanı kullanılmıştır. Kara Hitaylılarda Kür Han unvanı görülmektedir. Alman Sinolog W. Eberhard, Eski Hsiung-Nu’larda son seda olan “kan”, hiçbir zaman geçmemektedir diyor. Orhon Kitabelerinde ‘baba’ yerine kañ sözü dikkati çekmektedir. Delhi hükümdarları ülkelerindeki en yüksek devlet memurlarına “Hân Hânân” unvanını vermişlerdi. “Hân Hânan” unvanı, Osmanlılardaki ‘beylerbeyi’nin karşılığıdır. Yine Delhi hükümdarları zamanında “Hân Cihân” (=dünyanın hanı) ve “Hân Devrân (=devrin hanı) unvanları da mevcuttu. Ayrıca, Bulgar kralları da tarihte Han unvanını sahiplenmişlerdi. Çok etkileyici ya da avam deyimiyle “havalı” olduğu var sayılarak son dönem Osmanlı padişahlarından bir kısmı da bu unvanı sultan ön unvanlı adlarının sonuna eklemeyi uygun görmişlerdi. Tarihte Özbek hanlarından Pakistan’daki kalbur üstü bir kısım ailelerin han soy adlarına ve Afganistandaki han son ekli hükümdar adlarıyla yoğun olarak karşılaşılmaktadır. O halde, han unvanı Asya kıtasında geniş bir coğrafyaya yayılırken Rusya’ya ve Balkanlara dek intikal etmiştir.  

      Yaşadığımız coğrafyada han’lı isimler son yıllarda yaygın olarak kan’lı isimlere dönüştürülmüştür. Doğukan, Batıkan, Efekan gibi. Bu tür kan (<han) son ekli şahıs adlarının Türkçedeki kan (=damarda akan sıvı) sözüne çağrışım yaptığı göz ardı edilerek ‘kanlı’ isimlerin çoğalmasına neden olunduğu görülmektedir. Bununla birlikte, kan son ekli isimlerle han son ekli isimler bir arada varlığını devam ettirmektedir. Yukarıda da belirttiğim üzere, Çince hàn sözü bir kısım komşularınca kan şekline dönüştürülmüştür. Bkz. Kağan.

     HAN (II)  Genellikle yol kenarlarında veya yakınlarında bulunan yolcuların konakladığı bina. Aynı karşılıktaki Farsça ḫān sözcüğünden. Bu sözcük aynı karşılıktaki Pehlevice ḫān sözcüğünden Farsçaya aktarılmıştır. Bu sözcük Eski Farsça ve Avestaca kan (=kazmak, kazımak; açmak) sözcüğünden kaynaklanmıştır.