Hani
4 Aralık 2020
Nerede, nerde, hangi yerde. Hani sözcüğü Türkçede farklı karşılıklarda da kullanılıyor: ‘Hani ben gelmiştim ya’, ‘hani benim kim olduğumu bilmese’, ‘benim gitmem hani iyi olurdu’ cümlelerinde olduğu gibi. Kürtçe kanê kelimesi yalnızca ‘nerede, hani’ karşılığında kullanılıyor. Aynı dilde kanê sözü cümlenin önünde veya sonunda bulunabiliyor. Kürtçe kanê sözünün Avestaca ḥān- köküne dayandığı anlaşılıyor. Avestaca ḥāo ‘ne, nerede, hangisi, hani’ karşılığında kullanılıyordu. Pehlevice ḥān veya ḥānik, Eski Farsça ḥān sözleri de ‘ne, nerede, hani, hangi, hangisi’ diye biliniyordu. Orta Çağda Kürtçe üzerinden Türkçeye de intikal etmiştir. Orta Çağda Türkçede ḳanı (=nerede) deniliyordu. Yusuf Has Hacib de kendi döneminde ḳanı (=nerede) sözünü kullanmış. Kaşgarlı Mahmud, ḥanda (=nerede) sözünü aktarırken, aynı karşılıkta Çağatay ve Türkmenlerin kanda dediklerini de açıklıyor. Yunus Emre, divanının birçok yerinde kani (=nerede) şekline yer vermiş: “Kani yârin yârenlerin/ Ölüp kabre varanların/ Bu dünyâyı görenlerin/ Gözü giryān olur bir gün”. “Kanı senin ile yeyip içtiğim/ Ulu sahralarda konup göçtüğüm” (Karacaoğlan/ XVII. yy). Kimi zaman ḳanı veya ḳani sözü kande şekliyle de dile getirilmiş: “Derdim çoktur hangisine yanayım/ Yine tâzelendi yürek yâresi/ Ben bu derde kande derman bulayım/ Meğer Şâh elinden olan çâresi” (Pir Sultan Abdal/XV-XVI yy). “Güneşi sorar isen ger kandadır/ Burc-ı Sertan kandasa ol andadır” (Melhame-i Şemsiyye/XIV-XV. yy). “Hani benim ile lokma yiyenler / Gölgemin altında konup göçenler” (Aşık Mahzuni Şerif). XVIII. yüzyıl şairlerinin bir kısmında “kaniya” (=haniya, nerede) kelimesi telaffuz edilmiş. Hani şeklinin sonraları kullanıldığı anlaşılmaktadır. Azerice ve Türkmence hanı, Kazakça käni, Uygurca keni, Özbekçe kani, Kırgızca kana.