Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Etimolojik Açıdan
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors

 

 

Bilal Aksoy

Hümayun

15 Aralık 2020

     Kutsal, kutlu, mukaddes. Farsça humāyūn (=kutsal, mukaddes; Tanrı’ya özgü, Tanrı’sal) sözünden alınmıştır. Eski İran coğrafyasında Humā, ‘kutsal bir kuşun adı’ idi; Humāy ise Tanrı’yı ifade ediyordu. Farsça Humā (=Huma kuşu; Tanrı) ve gūn (=renk, görünüm, suret) sözlerine istinaden Humāgūn (=Huma renkli, Huma’ya benzer; Tanrı’sal, kutsal, mukaddes) kelimesi Humāyūn şekliyle yaygınlaşmıştır. Osmanlılar bu Farsça kelimeyi padişahlık makamı karşılığında kullanarak, Hazîne-i hümâyûn, Mızıka-yı hümâyûn, Müze-yi hümâyûn, Ordu-yı hümâyûn ve benzer sözler kullanmışlardır. Ayrıca, padişahların başka hükümdarlara gönderdikleri mektuba “hümâyûn-nâme” deniliyordu. Bebek semtinde çok önceleri var olan bir şatoya ise “hümâyûn-âbâd” adı verilmişti. İran coğrafyasındaki humāyūn kelimesi Batı’daki Augustus (=kutsal, mübarek) gibi bir unvan olmalıdır. Fransızcada da Auguste (=Ogüst: ‘yüce, ulu’) sözü kullanılıyor. Buna benzer olarak hümayun da Huma kuşunun yükseklerde uçmasına binaen ve aynı zamanda Tanrı’yı da belirten Huma veya Humay sözüne dayanılarak ifade edilmiştir. Bu açıdan, hümayun sözü yüceliğe, ululuğa işaret eden bir unvan olsa gerektir. XVI. yüzyılda Hindistan’da Humāyun Şah adlı bir imparator bulunuyordu. Fatih Sultan Mehmed’in annesine de Hümâ Hâtun unvanı verilmişti.  II. Bayezid’in kızı Hümâ Sultan adıyla anılırken, Osmanlı sarayında Hümâşah adlı birçok padişah eşi ve kızı kimseler bulunuyordu. Hüma adının kökeni için bkz. Huma.