İğde
21 Aralık 2020
İki çenekliler sınıfının iğdeler familyasından sarı çiçekli ve çalılı bir ağaç. Meyveleri olgunlaşınca kırmızımsı renge bürünür. Hünnapla benzerliğinden dolayı birbirine karıştırılmaktadır. Kaşgarlı Mahmud iğdeden yigde diye söz etmektedir. İğdenin dalları yere eğik durumda ve oldukça sık bir şekilde iç içe geçmiş görünmektedir. Bu nedenle, iğde adının Orta Çağda Türkçede kullanılan yigi (=sık) sözcüğünden kaynaklanmış olması olasıdır. Bir başka olasılık ise bu ağacın çalılı oluşudur. Çalı bir tür iğne gibidir. Bu bağlamda aynı çağda kullanılan ig (=iğ) sözcüğüyle de ilişkili olabilir. Nitekim Kaşgarlı da yigi sözünü “sık, birbirine girmiş, sıralanmış…” diye açıklıyor. Yigi sözcüğü yiği şekliyle de o çağda telaffuz edilmiştir. Aynı dönemde cigi diye de biliniyor. Farsça perde kelimesindeki -de ekinde olduğu üzere yig-de sözündeki -de eki İranî Dillerdeki -de ekiyle müşterek olabilir.
İğde kelimesi Kazakça jiyde, Kırgızca ciyde, Özbekçe ciydä, Uygurca cigdä, Türkmence iğde ve Azericede iydä şekliyle dile getirilmektedir. Kıpçakçada yigde (=iğde) sözünün aynı dilde sıklığı ve çokluğu belirten yig sözüyle bağlantılı olduğunu sanıyorum. Yukarıda da açıkladığım üzere iğdenin dallarının adeta iç içe geçmişçesine sık olması nedeniyle, Asya’daki Türklerin ‘iğde’ye yigde demiş oldukları kanısındayım. Bununla birlikte, iğde ağacının belirgin özelliklerinden dallarının eğilmesi Türkçedeki ‘eğmek’ karşılığındaki yig veya ig sözleriyle de ilişkiyi akla getirmektedir. Kaşgarlı Mahmud’a göre: “Öz Türklerin dilinde bulunan د harfi Oğuzlarda ت olur.” Bu duruma özgü olarak Kaşgarlı, Türklerin iğdeye yigde, Oğuzların ise yikte dediklerini eklemektedir.