Kızılelma
20 Ağustos 2020
Ütopik gayeler için kullanılan bir söylence. Önceleri bir Bizans söylencesi olarak biliniyordu. Ayasofya’nın önünde bulunan bir sütundaki heykel imparator Justinyanus’a aitti. Justinyanus bu heykelde elinde bir altın küre tutuyordu. Bu küre, batış halindeki Güneş’i temsil ediyordu. Bizanslılar bunu Kızıl Elma olarak algılamıştı. Sonraları Yeniçeriler bu simgeyi sahiplendiler. Bu açıdan bakıldığında, Osmanlılar Roma ve Viyana kentleri için Kızıl Elma sözünü kullandılar. Bir dönem Kızıl Elma Roma’daki Saint Pierre Kilisesi’ni temsil ediyordu. Yunanca kōkkino milo, Latince Apple Rubrum ve İtalyanca Mela Rossa sözleri ‘kızıl elma’yı ifade ediyor. XX. yüzyılın başlarında emperyalistlerin hempaları olan Turancılar Kızıl Elma’yı Turan ile özdeşleştirdiler. Ancak unuttukları bir şey vardı. Turan denilen bölge Hindistan ile İran arasında yer alıyordu. Bu bölgede Aryen topluluklar yaşıyordu. Turan kelimesi de İranî bir isim olarak kabullenilmişti. Bu nedenle Turan ülkesinin veya coğrafyasının Türklerin yaşadığı topraklar olduğu iddiası yanlış belirlemeden kaynaklanmıştır. Orta Çağ’da Türkler ‘elma’ya almıla diyordu. Munkácsi, elma kelimesinin Hint-Avrupa kökenli olduğuna dikkat çekmektedir. Oğuz boyları almıla yerine alma derken, Kıpçakçada da alma şekli görülüyor. Türkçeye yakın dillerin tümünde alma şekli telaffuz ediliyor. Moğolca alima sözü de ‘elma’ demektir. Kızıl sözü Asya coğrafyasında bir kısım halklarca ‘kızılcık’ karşılığında telaffuz edilmektedir. Rusçada da kullanıldığı üzere kizil kelimesi ‘kızılcık’ karşılığındadır.