Onur
29 Aralık 2019
Kişi adı olarak da kullanılmaya başlanan onur sözü insanın kendine duyduğu öz saygı ile haysiyeti ifade etmektedir. Bu saygı başkalarının gösterdiği saygının da temelini oluşturmaktadır. Empati yapmak, başkalarının fikirlerini savunma hakkına ve tercihlerine itibar etmek, günübirlik menfaatleri peşinde koşmamak, kendini küçük düşürecek davranışlardan sakınmak, kendi nefsi üzerinde denetim sağlamak, kendine en yakışanın insani erdemler olduğunun bilincinde olmak; okuyan, araştıran ve bu yolla toplumun vizyonunu ileriye yönelik dönüştürmeyi gaye edinenlere engel olmamak ve onlara gıpta etmek; namusunu, şerefini ve haysiyetini her şeyin üstünde tutmak; fitne, fesat ve entrika peşinde koşmamak; önce yakın çevresine ve ötesinde toplum çevresine karşı tepkisel ve şiddete varan davranışlarda bulunmamak, başkalarının yaşama hakkının kutsal olduğunu kavramak, büyüklerine saygı duyarak onlara hürmet etmek, kendisinden küçüklere ve yakınındaki kimselere değer vermek, ezilenlerin hak ve hukukunu savunmak, kısacası bu ve benzeri edimler insanın insan olmasının ve onurlu olmasının asgari niteliklerindendir.
İçeriği bu kadar değerli olan bir sözün Osmanlı döneminde Türkçe “lugat”larda bulunmayışından, cumhuriyet döneminde bu sözün Fransızcadan alınarak devşirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu açıdan, Fransızca honneur (onör), ‘şeref, yüz akı, namus, iffet ve gurur’ diye biliniyordu. Fransızca honorer (onore), ‘saygı göstermek’ de aynı sözle bağlantılıdır. Her iki söz 1930’lu yıllardan sonra Türk literatüründe itibar görmeye başlamıştır. Fransızca honneur (onör), Latince honor (onur, şeref, itibar, saygı) sözünden intikal etmiştir. Latincede honoro (=onurlandırmak) ve honōrābilis (itibarlı) gibi sözler bulunmaktadır.
Latincedeki honor (onör) sözüyle bağlantılı olmak üzere bir kısım Batı Dillerinde aynı ya da benzer sözler yer almaktadır. İspanyolca, Katalanca, İngilizce ve İrlanda Dilinde honor; İtalyanca onore, Romence onoare, Portekizce honra, Malta Dilinde onur, Belarusça honar, Kürtçe anor ve onır sözleri kullanılmaktadır.
Ahmed Vefik Paşa’nın “Lehce-i Osmanî”sine baktığımda onur sözü bulunmamaktadır. Bu sözlüğün ilk baskısı 1876’da ikinci baskısı 1890’da yapılmıştır. Şemseddin Sami ise, “Kāmûs-ı Fransevî”yi 1882-1885 yılları arasında hazırlayıp yayımlamıştır. Bu sözlük önce Fransızcadan Türkçeye ve sonra Türkçeden Fransızcaya olmak üzere iki ayrı cilt olarak hazırlanıp basıma verilmiştir. Fransızcadan Türkçeye olan sözlüğün 4.baskısı 1905’de gerçekleşmiştir. Ş. Sami, bu sözlüğünü “Kamus-ı Türkî”den önce yayımlarken, incelediğim 1905 tarihli 4. baskısında Fransızca Honneur karşılığında “namus, ırz; iffet (…); şeref, şan, şöhret, itibar, haysiyet, onur” şeklinde yazmıştır (Samy-Bey Fraschery, “Dictionnaire Français-Turc”, Mihran Matbaası-Babıali Caddesi, Constantinople 1905, s.1202). Burada karşılaştığım onur sözünü, Şemseddin Sami Fransızca ‘honneur’ün okunuşuna istinaden yazmış olabilir. Buradan, o zamanlar Türkçede onur sözünün kullanıldığı sonucunu çıkaramıyoruz. Çünkü, Şemseddin Sami yıllar sonra yazdığı ve Türkçenin o güne kadarki en büyük sözlüğü olarak görülen “Kāmus-ı Türkî”sinde onur sözüne yer vermemiştir. Demek ki, Türkçede kullanılmıyordu. Son dönem Osmanlı aydınları genel olarak ileri derecede Fransızca biliyorlardı. Bu nedenle, Fransızca honneur (onör) sözünden alarak ‘onur’u günlük konuşmalarında kendi aralarında kullanmış olduklarını sanıyorum.
I. Batı Roma imparatoru (395-423) Honorius Flavius adını taşıyordu. Honorius adının Latincedeki honor (= onur) sözüyle ilgili olduğu kanısındayım. Honorius adının yaygın olarak papaların taşıdığı şahıs adlarından oluşu dikkatimi çekmektedir: Honorius I, Honorius II, Honorius III, Honorius IV gibi. Sonrasında ünlü Fransız romancısı Honoré de Balzac (1799-1850) ve daha birçok ünlü şahsiyetlerin taşıdığı adların da Fransızca üzerinden Türkçeye transfer edilen Latince honor ile ilişkili olduğu sonucuna varmaktayım.