Sele
23 Aralık 2020
Hasırdan veya söğüt dalından örülen üstü geniş yayvan sepet. Türkçedeki sele sözcüğü Arapça selle (=hasırdan yayvan sepet) kelimesinden gelmektedir. Arapçada sellah (çoğulu salāl) biçimiyle de dile getiriliyor. Farsçada da selle (=yayvan hasır sepet) sözü kullanılıyor. Kürtçede sele sözü selik ve qufe diye de biliniyor ve aynı karşılıkta dile getirilmiştir. İbranicede sl kökü ‘sepet’le ilgilidir ve sal sözcüğü aynı dilde ‘sepet’ olarak biliniyor. Yunancada kala’thi kelimesi ‘sepet’ karşılığındadır. Yunancadaki kala’thi sözü Arapça salla sözüyle aynı kökene dayanmış olmalıdır.
Sepet, sele, küfe, zembil gibi taşıma araçları sazdan, kamıştan da yapıldığında Eski Yunanca kálathos (=sepet) karşılığında biliniyor. Çünkü Eski Yunanca kaláme ve kálamos sözleri ‘kamış, saz’ demekti. Latince calamus (=kamış, sap) kelimesi aynı dilde calathus (=küçük sepet) sözüne yol açıyordu. O halde, salla/sala ve kala kök sözcükleri tarihsel açıdan ortak bir maziye sahiptir.
Sele bağ sepeti, sele hayıt, sele zeytin sepeti, sele kızılcık, sele kuşburnu gibi sele’li adlandırmaların farklı yörelerde dile getirildiği görülüyor. Bu bağlamda, sele zeytin dalında olgunlaşıp kararan zeytin bu haliyle tek tek koparılarak sele sepetlerine alınıp evde yine sele denilen sepetlerde bir sıra zeytin bir sıra kaya tuzu döşenerek bir süre bekletilir. Yağlama ve salamura yapılmaksızın mevcut tuzu bir miktar çeken zeytin, belirginse acılığı alınarak ve gerekli görüldüğünde sudan geçirilerek yemeye hazır hale getirilmektedir. Süpermarketlerdeki yağlanmış olan zeytinin özgün sele zeytini olmadığı anlaşılmaktadır.