Soğan
24 Aralık 2020
Zambakgillerden üzerinde birkaç ince kabuğu bulunan, içinde kat kat oluşan yumru veya şerit şeklindeki yakıcı ve keskin kokulu bitki. Bazı örneklemeler yapılmakla birlikte, soğan kelimesinin kökeninin belirsiz olduğu öne sürülmüştür. Kimileri ‘soğan’ karşılığında Sanskritçe sukanda sözünün varlığını öne sürmüşlerdir. Hâlbuki Sanskritçede soğan‘a palāṇḍuḥ deniliyordu. O nedenle Sanskritçede soğan karşılığında ileri sürülen sukanda sözü kullanılmamış. Soğan kelimesine bir menşe aramak isteyenler Sanskritçe su (=iyi) ve kandaḥ (=yumru, kök yumrusu) sözlerini birleştirerek sukandaḥ şeklini sehven veya bilmeden sukanda olarak empoze etmeye çalışmışlardır. Sumerliler soğan’a sum, Akadlılar ise šūmum diyorlardı. Belli ki soğan kelimesi o döneme dek gitmemiştir.
Öyle sanıyorum Orta İran Dillerinden Pehlevice ve Partça soḥtan (=yanmak) sözü dönüşerek zamanla soḥan ve soğan şeklinde telaffuz edilmiştir. Çünkü bir bitki olarak ‘soğan’ın en belirgin özelliği yakıcı olmasıdır. Pehleviceden Ermeniceye intikal ederek Ermenicede soḥ (=soğan) şekliyle telaffuz edilmiştir. Orta Çağ’da Türkçeye Pehlevice sōḥtan (=yakıcı) nitelemesinden geçerek zamanla Türkçede sogan şeklinde dile getirilmiştir. Kaşgarlı Mahmud sözlüğünde soğan şekliyle yazmıştır. Bu açıdan Türkmence ve Azericede soğan, Tatarca suğan, Kırgızcada piyaz sözünün yanı sıra soğon, Başkırtçada huğan denilmiştir. Moğolca songgin/a sözü ‘soğan’ı ifade ediyor ve songino şekliyle de biliniyor. Kıpçakça soğan veya şoğan şekilleri kullanılmıştır.
‘Soğan’ karşılığında İranî Dillerde iki ayrı kelime belirmiştir. İlki piyaz’dır. Kazakça, Kırgızca, Uygurca ve Özbekçede ‘soğan’ değil piyaz sözü kullanılıyor. Aynı karşılıkta Kürtçede pîzav ve pîvaz kelimeleri telaffuz ediliyor. Bir salata çeşidi olan piyaz da Farsça piyaz (=soğan) sözünden gelmektedir. Alman kültür tarihçisi Victor Hehn (1813-1890), dünya halklarını soğan sevenler ve soğan sevmeyenler olarak iki bölümde sınıflandırmıştır.