Sümsük
16 Haziran 2021
Sünepe, mıymıntı, uyuşuk, pısırık, sesi sedası çıkmayan, iş sevmez, rahatına düşkün, işe yaramaz. Arapça summ (=işitmeyenler, sağırlar, duymayanlar; duymazlıktan gelenler) sözcüğüyle ilişkisi bir varsayım düzeyindedir. Arapça summ, aynı dilde asamm (=sağır, işitmez, duymaz) sözcüğünün çoğul şeklidir. Aynı sözlerle bağlantılı olarak Arapça sumūt (=suskun, somurtkan, lakayt, mıymıntı) sözcüğü bulunuyor. Sümsük sözünü altı çizilen bu Arapça sözcüklerle ilişkisinin yanı sıra kimileri Türkçe sünmek (=gevşemek) sözüyle ilişkisi üzerinde durmaktadır.
XVI. yüzyılda sümdük şekliyle biliniyordu. “Kap kacak yalağan sümdük” (Babusü’l-Vāsıt, XVI. yüzyıl, C.2, s.282). XVII. yüzyılda sümsük şekli görülüyor: “Tenbel kişi (…) sümsük derler” (Cāmiü’l-Faris, XVII. yüzyıl, s.101). Anadolu’da ‘arsız, açgözlü, başkasının yediğinden isteyen, gördüğünü isteyen, orda burda gezen, pis, kılıksız kimse’ye sümsük deniliyor.