Sütun
21 Haziran 2020
Herhangi bir maddeden yapılan, üstünde çıkıntılı bir başlık bulunan ve genellikle bir kaideye dayalı olan silindir şeklindeki destek. Sütun sözü, Sanskritçe stha (=duran), sthā (=durmak, ayakta kalmak; durdurmak), sthāṇu (=sütun), sthāṇubhūta (=sütun gibi hareketsiz) sözleriyle bağlantılıdır. Eski Kuzeybatı İran Dillerinden Avestaca stūna, Eski Farsça sthūna, Pehlevice ve Partça stūn, Kürtçe stūn veya hıstūn, Afganca stan. Mimarlık tarihi boyunca birçok sütun çeşidi kullanılmıştır. Latincedeki statü (=durum) ve station (=durak) sözleri de aynı köklerden kaynaklanmaktadır. Latincede sta– ile başlayan birçok kelime, ‘durmak, durdurmak, duran, duruş’ gibi karşılıklarda dile getirilmiştir. Ayrıca, Eski Yunanca stois sözü ‘sütun’ demekti. Antik Çağ’da bir felsefi akım olan Stoacılık da adını buradan almıştır. Batı Dillerindeki station (=istasyon, durak) kelimesiyle Türkçedeki üstün sözünün de yukarıda altı çizilen sözlerle aynı kökene dayandığını söyleyebilirim. Türkçedeki üstün kelimesi Orta Çağ’da İran Dillerindeki stūn kelimesinin sesli ön harfle telaffuz ediliş biçimidir. Yunanca statis (=durmak), Latince status quo (=yürürlükte bulunan anlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum) gibi sözler de sütun kelimesi ile aynı kökten kaynaklanıyorlar. Bunlarla birlikte, Ermenice syun (=kolon), Tacikçe ve Urduca sutun sözleri de aynı kökene dayanmaktadır.