Ürkmez
7 Aralık 2019
İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı bir yerleşim yerinin adı. Yanıbaşında Lebedos antik kentinin kalıntıları bulunmaktadır. Lebedos adı Eski Yunanlıların lepas ya da lepados sözcükleriyle de ilişkili sanılmıştır. Her iki sözcük ‘çıplak taşlık ve kayalık’ yerleri ifade etmiştir. Aslında Eski Yunancadaki la ön eki kimi sözcüklerde ‘kayalık’ yeri ifade ediyordu. Bana göre Lara adı da bu açıdan kullanılmıştır. Ürkmez sahilindeki denize bir çıkıntı şeklindeki taşlık ve kayalık yer, Lebedos antik kentinin kurulu bulunduğu mevki olarak bilinmektedir. Sahildeki bu tarihi yere baktığımda ayakta kalan yapıları göremedim. Öyle anlaşılıyor ki on iki İyon kentinden biri sayılan Lebedos’tan günümüze hatırı sayılır bir yapı kalmamıştır. İlk Çağ’ın ünlü tarihçisi Herodotos, on iki İyon kentinden biri olarak Lebedos’un da adını belirtmektedir (I/142). Bu antik kent, bir olasılıkla Med’lerin Ege Bölgesi’ndeki egemenlikleri süresince adını duyurmuştur. Lebedos antik kentinin bulunduğu yerin iki tarafında deniz tıpkı bir dudak gibi birer kıvrım oluşturmaktadır. Bu nedenle Eski İrani Dillerde leb (dudak) sözcüğüyle bir bağlantının olduğu düşünülebilir. Farsça leb, Kürtçe lêv, Latince lab/ia, Fransızca lèvre, İspanyolca labio, İtalyanca labbro, Portekizce lábio, İsveççe läpp, Danca læbe, İngilizce lip ve Almanca lippe sözcükleri ‘dudak’ karşılığında telaffuz edilmiştir. Farsça leb-i deryâ (=deniz kenarı) ve leb-i cû (=ırmak kenarı) sözleri de bu açıdan örneklenebilir. Bu takdirde İlk Çağ’da Lebedos adı Eski Yunanca ‘taşlık, kayalık’ yer; Medler ve Perslerde ise ‘dudak’ karşılığında algılanmış olabilir. Oysa Selçuklu ve Bizans dönemlerinde bu yörelere intikal etmiş olan Türkçe konuşan boylar; bana öyle geliyor ki, Lebedos adını Yunanca lebentes (=korkusuz, ürkmez; delikanlı, yiğit) sözcüğüyle karıştırdıklarından, Lebedos’a Ürkmez demişlerdir. Bu nedenle yüzyıllar öncesinde Lebedos antik kentinin yanında gelişen yerleşim yerine Ürkmez denilmiştir. Levent sözcüğü Yunanca lebentes ile bağlantılıdır. İrani halkların bir kısmında telaffuz edilen Farsça levend, bu halklarca olumsuz karşılıkta bilinmektedir. Bu nedenle kimi dil bilimciler Farsçadaki levend ile Türkçedeki levent sözcüklerinin farklı kökenlere dayandıklarını öne sürmüşlerdir. Lebedos ve çevresinde gelişen yerleşim yeri, Osmanlı Dönemi’nde Ürkmez adıyla resmi kayıtlara geçmiştir. Ürkmez daha sonraları kuzeye doğru gelişme göstermiştir.
Ürkmez günümüzde sahil boyunca yapılan yazlıklar ve Seferihisar-Kuşadası yolu üzerindeki iş yerlerinin açılması sonucu, Seferihisar’ın en büyük mahallelerinden birine dönüşmüştür. Ürkmez adının Osmanlılardan bu yana kullanıldığını görmekteyim. Ürkmez, 1530 yılında köy statüsüyle Çeşme kazasına bağlıydı. Çünkü o zamanlar Seferihisar nahiye olarak Çeşme’ye bağlı bulunduğundan Seferihisar nahiyesine bağlı olan Ürkmez, dolayısıyla Çeşme kazasına ait kayıtlara eklenmiştir. 1891/1892’de Seferihisar Osmanlının son idari taksimatında kaza olarak görünmektedir. O yıllarda Seferihisar’ın Ürkmez, Payamlı, Manastır, Ulamış ve Beyler’in de içinde yer aldığı bir kısım köyleri bulunuyordu. Avrupa’da 1770’lerden itibaren hazırlanan Anadolu haritalarında Ürkmez yerine buranın Antik Çağ’daki adı olan Lebedos’un Latince şeklini oluşturan Lebedus yazılmıştır. Söz gelimi St. Martin’in 1826 tarihli “Asiae Minoris Mappa Generalis…” haritasında Lebedus adını gördüğümüz gibi; Rigobert André’nin 1787 tarihli “Malá Asie Bonne” haritasında da Lebedus adıyla karşılaşmaktayız. 1940’lı yıllarda Ürkmez, İzmir’in Seferihisar ilçesi Doğanbey bucağına bağlı bir köy olarak kayıtlıdır. Fransız mimar Charles Texier patrikhane kayıtlarına göre Bizans’ın Asya eyaletindeki 45 kentinden biri olarak Lebedus’un adını anmaktadır. Bkz. Charles Texier, “Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi”, C.2, çev. Ali Suat, Ankara 2002, s.137. Texier, Lebedosluların Klazomenai, Teos, Ephesos ve Phokaia halkıyla Rumcanın aynı lehçesini konuştuklarını öne sürmüştür (Texier, age, s.138). Andropompe, Artys denilen yerde Lebedos kentini kurmuştur (Texier/122). Buna karşın, Lysimaque, Lebedos kentini Efes’e taşımış, bunun sonucunda Lebedos denilen Rum şehrinden bugüne Rum yapılarına ait eserler günümüze kalmamıştır. Mevcut kalıntılar Roma Dönemi’nden intikal etmiştir (Texier/157). Lebedos, İlk Çağ’da da yılın büyük kısmında tenha idi. Bugün dahi sonbahara girişte, büyük marketlerin bir kısmının buradaki şubeleri yaz sezonuna dek kapatılıyor. Antik Çağ’da da Lebedos yaz sezonlarında şenleniyordu. Ayrıca tanrıça Bakkhos’a izafe edilen buradaki tapınakta törenler yapılırdı. Bir dönem sanatçıların şölen yeri olan Teos, sonraları yerini Lebedos’a bırakmıştır. Lebedos’ta ziyaretçileri bol olan bir kaplıca ile hamamlar vardı (Texier/228-229). Ünlü coğrafyacı Strabon da Lebedos’un on iki İyon kentinden biri olduğunu aktarmıştır. İÖ. 133 yılında Klazomenai ve Phokaia ile birlikte Lebedos da Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır. İÖ. I.yüzyılda Marcus Antonius ile Augustus’un merkez yerleşimi Lebedos olmuştur. Augustus, Efes’in sınırlarını genişletmiş; çünkü, buraya Lebedos’u da eklemiştir (Strabon, XIV-1/18).