Dar
8 Mayıs 2020
DAR (I) Ağaç. İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk (>darağacı). Farsça ve Kürtçe dar (=ağaç), Sanskritçe dāru (=kütük, odun, ağaç, tahta) ve dārumaya (=odundan yapılma), Avestaca dāuru (=odun), Pehlevice dār veya dārin (=ağaç, odun); Eski Yunanca drymós (=meşe ormanı), drynos (=meşe) ve drys (=Zeus adına kutsanan meşe ağacı), Eski Farsça dāru (=odun), Farsça durūk (=ince ahşap), Gotça triu (=odun, ağaç), Beluçça dar (=ağaç) olarak bilinmektedir. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere ‘ağaç’ karşılığındaki dar sözü, Avestaca dāuru (=odun) ve Sanskritçe dāru (=ağaç, kütük) kelimelerinden gelmektedir. Türkçeye yakın dillerde genellikle ağaç sözü yer almaktadır. Bununla birlikte, Özbekçe ve Uygurca däräḥt şekli telaffuz edilmektedir. Rusçada ise ‘ağaç’ karşılığında derevó denilmektedir.
DAR (II) Yer; ev, yurt. Arapça dār sözcüğünden. Dârülaceze ‘acizler, düşkünler evi veya yurdu’ karşılığındadır.
DAR (III) Eni yetersiz olan. Orta Çağda Türkçede kullanılan tar sözcüğünden. Kazakça, Kırgızca, Başkırtça, Tatarca, Uygurca tar, Özbekçe tàr, Türkmence dār, Azerice dar.
DAR (IV) Tutan. Farsça dâr sözcüğünden. Defter-dâr (=defter tutan), bayrak-dâr (=bayrak tutan), hüküm-dâr (=hüküm sahibi), hisse-dâr (=hisseli) gibi.